top of page

Trabzon'dan Dünya'ya...


Trabzon'dan Dünya'ya Teşekkür

İlk paylaşımımdan herkese merhaba.

Bu paylaşımda, başlıkta belirttiğim üzere Trabzon’dan Dünya’ya üretim yapan aile şirketimiz Oyman Makina’dan ve aile şirketlerinden bahsedeceğim. Aile şirketleri içeriğinde artık “aile şirketlerinde kurumsallaşma”,”aile şirketleri nasıl kurumsallaşır?” gibi klişe cümlelerden bahsetmek istemiyorum, çünkü araştırdığınızda bu seçenekler her yerde karşınıza çıkmaktadır. Bu yazıdaki amacım, sadece içerisinden biri olarak düşüncelerimi ve tecrübelerimi sizlerle paylaşmaktır.

Aile şirketleri Türkiye’de olduğu gibi Dünya’da da ekonominin büyük bir bölümünü oluşturmaktadır. Güncel olarak en büyük aile şirketleri arasında Walmart, Cargill, BMW gibi şirketler yer almaktadır. Türkiye’de ise bilindiği üzere; Koç Holding, Sabancı Holding şirketlerini sıralayabiliriz. Aşağıdaki güzel bir şekilde hazırlanmış internet sayfasına ulaşarak bazı aile şirketleri ile ilgili coğrafi, gelir, sektör vb. alanlarında karşılaştırma yapabilir ve bilgi sahibi olabilirsiniz.

Aile şirketlerinin ekonomideki önemli varlığı ile beraber Dünya’nın çeşitli bölgelerinde bu şirketler üzerine enstitüler, dersler, dernekler, danışmanlıklar ve ödül törenleri oluşturulmuş. Türkiye’de dernek olarak 2012 yılında kurulan TAİDER, faaliyet gösteren şirketlerin doğru kurumsallaşması ve sürdürülebilir büyümesini destekleyerek ülkemizin sosyal, kültürel ve ekonomik anlamada gelişmesine fayda sağlamak ve ülke itibarını yüceltmek vizyonu ile hareket etmektedir. Danışmanlık firmaları da gündemine tabi ki aile şirketlerini eklediler; “Aile şirketleri nasıl kurumsallaşır?”

Aslında geriye dönüp baktığınız zaman, ekonomi için önemli aile yatırımları, şirketlerin başlangıç zamanlarını gösteriyor. Tarihin sayfalarında asırlık şirketler yok değil. Aklımıza gelen ve herkesin bildiği Kurukahveci Mehmet Efendi bu şirketlerden biri… Yaşadığınız caddelerde veya sokaklarda, tarihî, ürünüyle ünlenmiş ve halen çocuklarının, torunlarının üretimin başına geçmesi ile hizmet veren meşhur pastaneler, lokantalar yok mu? Elbette var. Araştırmalarda karşıma çıkan bir şirket var ki; ilk aile şirketi olarak anılıyor. Kongō Gumi, japon bir inşaat şirketi ve şuan 40. jenerasyon ile birlikte çalışıyor. Bu gerçekten inanılmaz bir nesil… Çünkü maalesef araştırmalara göre aile şirketlerinin büyük bir kısmı da 3. nesilin yönetim bayrağını kapmadığı için kapanma veya satılma sürecine giriyor.

Oyman Makina Ltd.

Oyman Makina Logo

Şahsımın da bünyesinde olduğu Oyman Makina da aile şirketlerinden bir tanesidir. 1989 yılında Trabzon’da babam H. Umran Oyman tarafından kuruldu. 25 yılı aşkın süredir fındık işleme makinaları yanında kuruyemiş, çikolata, meyve işleme makinaları üretiyor. Bu makinalar arasında Kavurma Fırınları, Ezme sistemleri, Kıyma Sistemleri, Depolama ve Götürücüler gibi sistem ve makinalar yer alıyor.

Sadece Türkiye’ye değil, Dünya’nın bir çok noktasına makina üretiyoruz. İlk ihracatını 1995 yılında Azerbaycan’a yapan şirketimiz ile ihracata, İsviçre, Fransa, Pakistan, Mısır, Amerika, Brezilya vb. ülkelerle devam ediyoruz.

Trabzon sanayisine ve istihdama katkıda bulunmak, Türk imalatını en iyi şekilde sunmak amacıyla üretimi ve yeni sektör hazırlıklarını yoğun bir şekilde yürütürken bir yandan da müşterilerimizin memnuniyetini üst seviyelerde korumak için aile bireyleri olarak çalışıyoruz.

İşimizi severek yapıyoruz. Üretmeyi seviyoruz. Üretimin her aşamasında ilişkileri önemsiyoruz.

Aile olmak yada olmamak!

Bütün mesele bu değil aslında… Her organizasyonda en önemli mesele takım olmaktır. Takım olmanın esasları; birlikte hareket etmek, güvenmek ve saygılı olmaktır.

İşte aile olmanın şirketlere verdiği en önemli katkı doğadan gelen bir takım oluşumudur. Atılacak bir sonraki adım, bireyler tarafından bilinir. Güven ve saygı da oluşacak herhangi bir kusur aile bağlarından dolayı çabuk kapanır. Çünkü temeli sağlamdır.

Bu şirketlerde verilecek kararlar ve değişimler aşamasında, karşınıza çıkan problemlerin çözümlerini ortaya koyarken ya da yatırımlarda fikirlerin doğuşunda geçen süre kısadır. En büyük avantajlardan biri de zaman olarak görülür. Çünkü hayatta kaybı en büyük zarar olan değer zamandır.

Aile var, bir de İş ailesi var.

Şimdi sürekli ailelerden konuşuyorum diye bu şirketlerde hep aile bireyleri mi çalışıyor? Tabi ki hayır.

Ekipteki diğer çalışanlar için bulundukları iş ortamının en güzel tarafı aile yakınlığını görmeleridir. Yani çalışma koşullarının en iyisini sağlamak kadar çalıştığınız yeri benimsemek de o kadar önemlidir. Koşullar içerisinde iletişim ne kadar kuvvetli olursa çalışmaktan alınan zevk o kadar güçlü olur. Oluşturulan bu bağlardan dolayı bu şirkette 20 yıldır çalışan personeller var. Hissedilen bu bağlardan dolayı şirkete adapte olma sürecini kolay atlatan personeller var.

Çalıştığımız bu üretim sahasında bulunan herkes bu ailenin bir parçasıdır. Bu düşünce yolundan ayrılmamak gerekir.

Herşey bu kadar iyi gider mi?

Her işin bir zorluğu vardır. Aile şirketi olmanın verdiği zorluklar veya dezavantajlar vardır. Mesela “nasıl kurumsal oluruz?” var. Yok değil.

En büyük zorluk, aile içi problemlerin, şirkete yansımasını engellemektir. Sonuç olarak insanın doğasında anlaşmak kadar anlaşamamak da var. Hemfikir olduğumuz klasik bir cümle vardır; “İş yerindeki sıkıntını eve getirme.” Tersinin de doğru olduğunu rahatlıkla savunabiliriz; “Evdeki sıkıntını iş yerine getirme.” Oluşabilecek bu gerilimler şüphesiz ki iş gücüne, verimliliğe ve tabi ki çalışma ortamına yansıyacaktır. Mümkün olduğu kadar işin sağlıklı bir şekilde yürümesi gerektiği unutulmamalıdır.

Bir diğer zorluk ise araştırmalarım ve sohbetlerime göre jenerasyonlar arasındaki düşünce farkı… Bunu hemen hemen herkesin yaşadığını söyleyebilirim. Yazının üst kısımlarında bahsetmiştim; araştırmalar sonucu şirketlerin büyük bir kısmı 3. nesil ile beraber satılma yada kapanma sürecine giriyor. Bunun da önemli bir kısmı bu düşünce farkından kaynaklanıyor.

Herkesin kendi hayalleri vardır ve olmalıdır. Herkesin kendine has düşünce yapısı vardır ve ona göre hareket eder. Bize öğretilen şeylerden biri budur.

Var olan tüm organizasyonlar sürdürülebilir bir yapı içerisinde olmak ister. Bir üst nesil de yarattığı ve büyüttüğü bu değerinin nesillerce taşınmasını ister. Yeni nesiller geldikçe, bir önceki nesil, amaç sıralamasında bu yönün ağır bastığı bir değişiklik uygular. Bu uygulama gençler üzerinde baskı olarak görünebilir ancak bazılarımız için cesaretlendirici özellik de taşımaktadır.

Bazılarının hayali bayrağı taşımaktır

Bazılarımızın da hayali o bayrağı taşımaktır.

Düşünce farkı, sadece “farklı bir iş veya sektör” olarak daraltılmamalıdır. Bunun içine değişime direnç göstermek, şartlara uymak gibi seçenekleri de ekleyin.

Sürdürebilirlik demişken; kurumsal bir yapının yanında şirketlerin üzerinde durması gereken bir çok konu vardır. Bunlardan bir tanesi sosyal sorumluluklardır. Toplumun gelişmesinde, çevrenize katacağınız herhangi bir değer önem arz etmektedir. Bu, değer zinciri içerisindeki müşteri ilişkileri, tedarikçi seçimi ve iletişimi kadar önemlidir.

Ekonomiye ve insanlığa katkı sağlayan tüm şirketlere ve çalışanlara işlerinde başarılar ve bol kazançlar dilerim.


GÜNCEL
SON PAYLAŞIMLAR
bottom of page